Bugün yolda giderken önümdeki aracın arka camında yapışkan şeklinde bir Atatürk imzasının olduğunu gördüm. Beyaz renkli imzayı sol üst köşeye yapıştırmış İstanbul plakalı bir araç. Tabi ki bu şekildeki binlerce araçtan biri. Zaten uzun zamandır sembolizmden öteye gitmeyenlere karşı duruşum vardı, bunu görünce daha bir depreşti.
Öncelikle, bu şekilde sembollere bağlı kalan insanların zaten koskoca bir tren katarına benzetebileceğimiz insanlık'ın vagonları olduğunu söyleyebiliriz. Katarın lokomotifleri nereye çekerse oraya giden vagonlar... Zira bu adamın arabasının arkasına Atatürk imzasını yapıştırması, tamamen cahillikten kaynaklanan, ve belirli bir muhitte yaşayanların belirli düşünce kalıplarına göre yaşaması gerektiği düşüncesinin bir tezahürü. "Ben bu ilçede veya bu mühitte yaşıyorum, o zaman filan partiye oy veririm, ölümüne Atatürkçüyümdür, alın bu da göstergesi." Saçmalık, avamlık ve sığ düşüncenin ürünü. Bu düşünce yapısı toplumsal hayatta değişik şekillerde kendini belli ediyor. Bilhassa, politik düşüncelerin çevreye yansıtılması konusunda. Herkesi aynı kalıplarda görmek isteyen bu zihniyet, siyasal tercihler konusunda içinde bulunduğu toplumun üyelerine hiçbir özgürlük tanımaz. Aksi halde dışlar, ötekileştirir, yaftalar.
Atatürk hepimizin bir değeri ve bu ülkenin ismi taşına, toprağına kazınmış ulu önderimiz. Her Türk vatandaşının gönlünün derinliklerinde bildiği, saygı ve minnet duyduğu Atası. Lütfen düşürmeyelim onun ismini tozlu arabaların arka camlarına...
2 yorum:
Atatürk'ün ilke ve devrimlerini yaşar ve yaşatırsan Atatürkçü olursun. Sana katılıyorum.
Yorum Gönder