
Ona sadece duvar derler. Ama o sadece bir duvar değildi.
Batıda Luguvalium(bugünkü Carlisle) şehrinin kuzeyinden, doğuda Tyne nehrinin halicine kadar olan bir hat düşünün. 117 km'lik bir hat. Ve bu hattın üçte ikisinin 4 metrelik taş surlardan oluştuğunu, geri kalanından berkitilmiş odunlardan meydana geldiğini düşünün. Tüm bunların üzerine de 5 roma milinde bir savunma kulesi ve 1.5 roma milinde bir gözetleme kulesi olduğunu ekleyin. Sanırım bu bilgiler böyle bir şeyin sadece Romalılar tarafından yapılabileceğini anlatmakta. Peki neden? Niçin bu kadar uzak bir eyaletin uzak bir köşesinde böyle bir istihkam yapılma gereği duyulabilir? Nasıl bir tehlike böyle bir savunma hattı gerektirebilir? Sorunun cevabı için biraz gerilere, imparatorluğun ilk tohumlarının atıldığı Julius Caesar dönemine gitmeliyiz.
Senato tarafından Kuzaydeki Gal eyaletlerine prokonsül olarak gönderilen Caesar, gücü elde etmek için halk meclislerinin desteğini almak gerektiğini biliyordu. Bunun ile çözümü basitti. Yeni fetihler yapılır ve Roma Senatosu ve halkına (SPQR) zaferler hediye edilirdi. Böylelikle popüler bir liderin senatonun oyunlarına kurban gitmesi daha zor hale gelebilirdi. Bunu düşünen Caesar gözünü kuzeydeki barbar Galya topraklarına dikti. Böylelikle Roma'nın çöküşünü sağlayan barbar kavimler sorunu başladı.
Barbar latince Barbarus yani anlaşılmaz dilde konuşanlar anlamına gelir. Ancak zamanla Roma toprakları dışında yaşayan kavimlere böyle denmeye başlanmıştır. Bunun sebebi, Roma'nın uygarlığın beşiği sayılıp, Roma sınırları dışında yaşayan halkların medeni olmayan, ilkel halklar olarak sayılmasıydı. İtalya'nın kuzeyine doğru genişlemeye başlayan Roma Cumhuriyeti bir süre sonra bazı Barbar kavimlerle komşu olmaya başladı. İlk temaslar ticaret ilişkileri ile meydana geldi. Ta ki Caesar gelene kadar.
Caesar emrindeki Lejyonlarla beraber Galya topraklarını karış karış almaya başladı. Bu artık Romalılarla Barbar kavimlerin savaş meydanlarında olduğunun göstergesiydi. Barbar klanlarının lideri Vercingetorix'in Roma'ya getirilmesi ile Galya fethi tamamlandı. Ancak artık yeni sınırlar ve yeni komşular vardı. Doğuda Germania üzerinden gelen Alamanlar ve Frankları ileri sürmek için sınır Ren ve Tuna'ya genişletildi. Ancak artık barış dönemi geride kalalı çok olmuştu. Onbinlerce barbar kılıçtan geçirildi veya esir alındı. Öte yandan barbarlar da Roma savaş makinasına kimi zaman karşı gelebiliyorlardı. Teutoborg ormanında Publius Varus komutasında 3 lejyon(Legio XVII, Legio XVIII ve Legio XIX) acımasızca katledildi.

Hadrian dönemine geldiğimizde Britannia'da Britonlar, Germania'da sayısız barbar kavim, Pannonia'da Gotlar, Mesopotamia'da Parthlar ile savaşılmaktaydı. Ancak Hadrian artık sınırları korumanın önemini kavramıştı. Ve bu sebeple duvarı yaptırdı, yani Hadrian Duvarını. Öte yandan Germania'daki Limes'i yani savunma hattını yeniletti ve sağlamlaştırdı. Daçya'dan kısmen de olsa çekildi. Tüm bu hatlar sadece askeri değil aslında ekonomik bir sınır teşkil etmekteydi. Bu sınırların içerisindeki herşey Romalıydı, kıyafetiyle, konuşmasıyla, parasıyla. Yani duvar sadece duvar değildi. Bir kapıydı. Roma'ya açılan bir kapı.
Artık kapılarıyla, duvarlarıyla doğal sınırları içerisinde bir Pax Romana yaşanabilirdi.
Ancak Pax Romana'yı başlatan Romalı Hadrian'ı değil, Grek Hadrian oldu...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder